- tutulmak
- tutulmak, yakalanma'< II, 120
Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini. 2009.
Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini. 2009.
tutulmak — nsz 1) Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak Bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu. E. E. Talu 2) Ay ve güneş tutulma olayına uğramak 3) Ünlü olmak, meşhur olmak 4) Tutuk duruma gelmek 5) Bir organı işleyemez olmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
cezbeye tutulmak (veya kapılmak) — bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinden geçmek Cezbeye tutulmuş gibi haykırdım, Türkçe haykırdım. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
delicesine tutulmak — aşırı bir biçimde bağlanmak, çok sevmek Mozart müziğine delicesine tutulduğum yıllarda İstanbul daki sanat hareketleri pek cılızdı. N. Nadi … Çağatay Osmanlı Sözlük
hastalık almak (veya kapmak veya hastalığa tutulmak) — bulaşıcı bir hastalığa yakalanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ıspazmoza tutulmak — aşırı derecede titremeye başlamak Ben durup dururken ıspazmoza tutulmuş gibi titredikten sonra... B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi ağzıyla tutulmak — suçu, yalanı veya iddiasının yanlışlığı kendi sözüyle ortaya çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaibe altında tutulmak — kusurlu, ayıplı olmak, lekeli sayılmak Yakın zamanlarda bizim parlamentomuz da bu gibi şaibeler altında tutuldu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
buhrana tutulmak — buhran geçirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapana düşmek (veya girmek veya kısılmak veya koymak veya tutulmak veya yakalanmak) — içinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek Onlar beni kapana koyacaklarını sanadursunlar. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
muaf tutulmak — bir ödev, bir görev bağışlanmak, ayrıcalık tanınmak Askerlikten muaf tutuldu … Çağatay Osmanlı Sözlük